26 Mart 2012 Pazartesi

sende gidersen

Eğer sende boş bir tuvalden
Rensiz bedenini alır gidersen
Ve şiir mısralarında
kavgaya mateme dönüşürsen!
yağmalanmış hayatlarımız
Gibi ölür gün
sevinçlerimiz gibi burkulur
hayat
acılarımız gibi kepaze
ve zavallı çocukluğumuz gibi
Annesini bekleyen
ve minik bir serçe gibi
kanadı kırık
Bir boşluktan yere çakılır
Hayatımız...
m-jgan...

12 Mart 2012 Pazartesi

Kırgın

Gittikçe çoğalıyordu
Alaca karanlık
Ve serseriler geçti önümden
Siyaha boyandı gök
Küskündüm gözlerin geldi aklıma
Bakmadım
İnadına aşk çiseliyordu sokak
Çim kokusumuydu yoksa
Saçların mı kokuyordu
Ve şemsiyeli bir adam geçti önümden
Sana benziyordu
Kırgındım bakmadım...
blockquote> m-jgan...

4 Mart 2012 Pazar

Sokaktan gelen kadın

Kapıyı çalan kadına bakılırsa;bir hayli geç oldu düşüncesiyle kapıya yöneliyorum.
Oysa saat sadece 8.30'u gösteriyor!yıllardır en büyük alışkanlığım uyanır uyanmaz saate bakmak olduğundan, koridordaki saate takılıyor gözlerim; evet," 8.30"!, bu kadar erken bir saatte kapıyı tırmalayan kadına tam da bağırmak için hızla kapıyı açtığım bir anda donup kalıyorum, o an mimiklerime çeki düzen vermem gerektiğini düşünüp toparlanıyorum ne olsa sert açmıştım kapıyı;yüzüme takındığım sahte gülümsemeyle bakıyorum kadına.
Kadın çaresiz gibi! tıpkı eskimeye yüz tutmuş bir resmin rutubetli dokusunda bulmaya çalıştığım gözbebekleri, alaca karanlığın hüznüne bırakmış gibi kendini.Yüzüme diktiği bakışlarına hayır demenin anlamı olmayacağını hissettiğimden içeriye davet ediyorum , zira tedirginim! "nerden çıktı?" düşüncesiyle ayaküstü bir kaç soruyla başımdan atabileceğim düşünerek yüzeysel ve mesafeli davranıyorum.
-Ben sizin alt katta oturan komşunuzun arkadaşıyım!
Hatırlamaya çalışıyorum Sevda hanımın arkadaşlarını gözden geçirip bu kadını tanıyıp tanımadığımı düşünüyorum dudağımı bükerek;
-Sevda hanım mı?
Yüzünde rahatlama beliriyor bir an;
-Evet aslında ona gelmiştim sanırım evde yok! sizden daha önce bahsetmişti, beni anlayacağınızı biliyorum.
-Ne oldu? çok kötü görünüyorsun!?
Beni ilgilendiren kısmını merak ettiğimden soruyorum bu soruyu;
-Anlatırım!
dedikten sonra dâvet beklemeden oturuyor koltuğa!Biraz zorlasam nerdeyse seveceğim! kadın çok güzel ve yaralı bir ceylan gibi masum bakıyor yüzüme, monoton bir gün olmayacağı belli! sorunu ve yaşadığı neyse bilmek istediğimi fark edip, kahve yapmaya yöneliyorum;
-Sen rahatına bak, hemen bir kahve yapayım, sonra bana her şeyi anlatırsın.
kahveyi yaparken sabırsızlanıyorum ve hikayesini dinlemek için can atıyorum.Kahveleri tepsiye koyduktan sonra bir sehpa çekip fincanları yanyana koyduktan sonra sigaramı alıp yakıyorum, kadına bakarak;
-Aslında buraya gelirken amacım buraya gelmek değildi! sebebini bilmiyorum ama belki bir güç vardı beni buraya sürekleyen; kızımı alıp gelmekti amacım, dün babasına teslim ettimde!
Kızını babasına teslim etmesinin altında bir boşanma olduğunu anlamak güç değil; -Ayrıldınmı eşinden?
-Evet o eski bir hikâye!3 yıl oldu eşimden ayrılalı iki kızım var.ikiside yanımda, asıl sorun diğeri yani Sedattan olan kızım!
Olayın boşanmadan daha güç ve çıkılmaz kısmını soruyorum bu kez;
-Sedat kim?
merakım gittikçe artıyor;
-Sevdiğim ve şu an ayrı olduğum adam,tabi o aşk çoktan bitti!
kahvesinden bir yudum alıp sigarasından bir nefes çekiyor gözlerini kaçırıyor benden;
-Kafam karıştı! biraz daha detaylı anlatırmısın?
Yüzü kireç gibi oluyor bazen! bazende yanaklarına doğru akan gözyaşını siliyor mendiliyle;
-Evliliğim bittikten sonra evli bir adamla büyük aşk yaşadım ve bir kızım oldu, önceleri ayrılacağını ve evliliğinin yürümediğini söylüyordu, zamanla işler değişti!
şaşırdığımı ve hemen onu yargılayacağımı bildiğinden rahat davranıyor,"ne düşündündüğünü biliyorum" der gibi gözlerime dikiyor bakışlarını;
-Evli bir adama aşık oldun! ve ondan çocuğun oldu, şimdide bakamadığın için babasına verdin, bunun ne anlama geldiğini biliyormusun?
Aşkı anlamaya çalışıyorum nasıl bir boyutta ve dikey kenar üçgenler gibi sabit ve olası!sanki normal bir şeydi;
-Hamile kalmıştım ve Sedat bu çocuğu çok istedi nede olsa evlenecektik!
Çok istemiş olaması durumuna alaylı bakıyorum;
-Evli olduğunu biliyordun! küçücükte olsa ayrılma ihtimalini gözden geçirmediğini söylüyorsun? hayatı boyunca sırtında bir hançer gibi taşıyacağı böyle bir ihaneti haketmek için ne yaptı? ona piç damgası vurduğunun farkındamısın?
Piç kelimesini duyduğunda kadın sinirlerine hakim olamıyor;
-Neden piç olsunki! annesi belli, babası belli!
-Gayrimeşru bir ilişkiden doğmuş bir zavallı o!ve toplumun seni yargılaması acıtmayacak canını, asıl o yara aldığında acı çekeceksin!
yüzüne bir tokat gibi inen kelimelerin doğruluk payına aldırmadan sadece kendini savunduğundan, cahil olduğunu anlıyorum! Bu gerçeği kabullenmeyeceğini biliyorum ne yazıkki, çocuğun annesinin hayatında yaptığı hatânın bedelini kendisinin ödeyeceğini ve kaderinin şimdiden annesi tarafından yazılmış olduğunu görüyorum ve üzülüyorum.
-Neden çocuğunu verdin babasına, senin yanında daha mutlu olurdu eminim!
Açıklaması gereken durumun mantıklı olmasını yürekten istiyorum;
-Ben bakamam! bir işim var ve bakmam gereken iki kızım daha var!
-Evli olduğunu bilerek neden böyle yanlış bir ilişkiye musade ettin?
kadın aptal olmalıydı, yada cahil yada gözü kör ya da tam bir aşifte!
-Tanıştığımda evli olduğunu söylemiş olsaydı ve bende buna rağmen onunla olmaya devam etseydim haklı olabilirdin söylediklerinde! ne yazıkki öğrendiğimde ben ona aşıktım ve ne olursa olsun kim ne derse desin, beynime anlatabildiğim böylesi iğrenç bir sevgiyi kalbime anlatmak kolay değildi!
Erkeği suçlamak daha kolay görünüyor, hemcins'im yerine;
-Ah bu erkekler!
-Çok acı çektim sanırım elimde olsa onuda kendimide öldürür ve acıya bir on verirdim zira bakmam gereken iki kızım vardı, sadece bununla kalmış olsa o denli üzülmezdim, çocuğu dünyaya getirmek fikri ne denli yanlışsa, ondan ayrılmak da o kadar güç!
Elimden gelse doğru yolu gösterirdim! lakin doğru yol sapmıştı bir kez! yanlış virajda bariyerlerde debeleniyordu ağır yaralı, ne söylesem gerçek değişmeyecekti nede yarınların kanlı katili, suçunu çekmiş olması öleni geri getirmeyecekti.Bir an için başımdan atmayı düşünüyorum kadını! bir an; "olan oldu"demeyi istiyorum;
-Hiç değilse çocuğunu bırakma!
kadın ağlamaya başlıyor yada ağlamıyor gözleri kanıyor!
-karısı! bana en aşşalık kelimeleri söylerken ben susmak zorundaydım ne de olsa haklıydı, kocasını çalmıştım ona göre!evli bir adamı ayartmıştım!
suçsuz gibi davranması sinirlerimi bozuyor;
-Ayartmadınmı?
-O beni sevdi, bende onu! lakin ben onun metresi olmaktan gurur duyacak kadar sevdim !
Ne demek istediğini anlamıyorum! nede söyledikleri onu suçsuz yapıyor
; -Aşk bitti diyorsun?
kadının gözbebeklerinde tutku, acı ve çaresizlik görüyorum! mutlu ve aile düzeni olan hiç bir kadında görmediğim gizemli bir şey! anlamını bilmiyorum;
-Aşık oldun bunu anlayabilirim lakin gayrimeşru bir çocuğu dünyaya getirmeni anlayamam beni affet bunu asla anlatamazsın bana!?
kadını hiç sevmiyorum ve hayatını başkalarının suçuyla tepelerinde taşımak zorunda kalan hayatlarıda!
Tevfik Fikretin şiiri geliyor aklıma, bağıra bağıra okumak istiyorum ve haykırmak;
Sarmış ufuklarını senin gene inatçı bir duman,
beyaz bir karanlık ki, gittikçe artan
ağırlığının altında herşey silinmiş gibi
, bütün tablolar tozlu bir yoğunlukla örtülü
; tozlu ve heybetli bir yoğunluk ki, bakanlar
onun derinliğine iyice sokulamaz, korkar!
Ama bu derin karanlık örtü sana çok lâyık;
lâyık bu örtünüş sana, ey zulümlér sâhası!

1 Mart 2012 Perşembe

Bahar

Sen daha gelmeden eridi kar
Baharlar ayazdır hep derim içim üşür
İşte bilmezsin en kara gün
Her bahar davullar çalar
Ve her düğün beni yaralar
Giden gitmişti, gelen sen değildin ki
Kaç kere geldin
tanımadım ki
Ben baharı bilirim ve gidişini
Artık kışlar bana bahar
Sen hiç üşüdünmü
Yazın ortasında ...

Bu Bahar

Nazlı bu bahar
Ardına takmış gökkuşağını
geliyor! gelsin
ben yeniden tanımlayacağım
Ve hiç olmadığım kadar
Özgür olacağım...
m-jgan...

29 Şubat 2012 Çarşamba

Uzaklıklar

Yıllarca görmediğiniz yakınlarınız varmı?
Ben bu anlamda şanlı mı sayılırım yoksa şanssız mı hiç bilmiyorum zira öyle çok varki! Geçenlerde sadece çocukluğu bildiğim Danimarkada ki kuzenim faceden benim bir yazıma yorum yapmış! Koskoca bir adamdı gördüğüm çocuk çocuğa karışmış! Kücücük sevimli bir çocuğun yıllar sonraki hali insanı allah bullah ediyor..
Kuzenlerimi yılda bir kez belki görürüm bazende yıllarca görmediğim olur.Almanyada hepsi! geldiklerinde yanlarında koca koca delikanlılar;" bu kim?" cevap" oğlum!" Onlarda bize şaşırmıyor değil! Bu kadar uzakta olmaları kaçırdığımız anılara benziyor, yaşanmamış yıllara yazık oluyor belki!
Abimi yıllardır görmedim, bizim aile karışıktır iki evlilik yapan annem ve babam yüzünden, görmediğimiz kardeşlerimiz ve bizimle hiç bağı olmadığı halde ablamın kardeşi, babamın ilk eşi gibi hayat ağacıda çizsen anlamak mümkün değildir.
Bir bakıyorsun, annenin oğlu yani benim abim! yıllar sonra çocuklarını görüyorsun, benim hiç görmediğim yiğenlerim kafanız ve duygularınız karışıyor...

28 Şubat 2012 Salı

Otuz yaş

30 yaşıma geldiğimde her şeyin bitmiş olacağını düşünürdüm, hiç bir şey yapmak istemeceğim gibi ; "30 yaşımda şunu ne yapayım , ya da bunu?" gibi cümleler kurduğumu düşününce bu gün mezara girmem gerekirdi, diye düşünüyorum... Bu samimi bir itiraf tam 42 yaşındayım; "hiç göstermiyor olsamda, hatta üniversiteye gittiğimde hocaların beni ciddiye almadıkları gibi öğrenci sanmaları" bu gerçeği değiştirmiyor...Hayata yeni başladığım düşüncesi , bazende hiç yaşamamışım gibi bir duygu oluşuyor içimde... Bir kadın gençlik dönemde kendini çocuklarına adapte ettiğinden ,sanırım hayatın tadını 40'ndan sonra çıkarmaya başlıyor...Zamanı ve zamanı getirdiği yaşanmışlıkları ve yaşanması gerekenleri bir bir hesaplayıp, yavaş yavaş içine sindire
sindire tadına varıyor ve biliyor, bu gün bir daha geri gelmeyecek...Ölüme yaklaştıkça zaman daha bir değere biniyor ve yakaladığı hiç bir ânı kaçırmadan özüne hapsederek sıkı sıkıya kavrıyor mutlu olduğu her şeyi...Ve onu mutlu eden her şeye asılıyor hayat gibi, su gibi ve ekmek gibi... Sanırım 80 yaşında buruş buruş bir nine olduğumda, bende tv ye çıkan yaşlı ninener gibi;" aşk evliliği yapmak istiyorum" diyeceğimden korkuyorum..demek insanın sadece bedeni yaşlanıyor ve ruhu her daim genç kalıyor... m-jgan