29 Şubat 2012 Çarşamba

Uzaklıklar

Yıllarca görmediğiniz yakınlarınız varmı?
Ben bu anlamda şanlı mı sayılırım yoksa şanssız mı hiç bilmiyorum zira öyle çok varki! Geçenlerde sadece çocukluğu bildiğim Danimarkada ki kuzenim faceden benim bir yazıma yorum yapmış! Koskoca bir adamdı gördüğüm çocuk çocuğa karışmış! Kücücük sevimli bir çocuğun yıllar sonraki hali insanı allah bullah ediyor..
Kuzenlerimi yılda bir kez belki görürüm bazende yıllarca görmediğim olur.Almanyada hepsi! geldiklerinde yanlarında koca koca delikanlılar;" bu kim?" cevap" oğlum!" Onlarda bize şaşırmıyor değil! Bu kadar uzakta olmaları kaçırdığımız anılara benziyor, yaşanmamış yıllara yazık oluyor belki!
Abimi yıllardır görmedim, bizim aile karışıktır iki evlilik yapan annem ve babam yüzünden, görmediğimiz kardeşlerimiz ve bizimle hiç bağı olmadığı halde ablamın kardeşi, babamın ilk eşi gibi hayat ağacıda çizsen anlamak mümkün değildir.
Bir bakıyorsun, annenin oğlu yani benim abim! yıllar sonra çocuklarını görüyorsun, benim hiç görmediğim yiğenlerim kafanız ve duygularınız karışıyor...

28 Şubat 2012 Salı

Otuz yaş

30 yaşıma geldiğimde her şeyin bitmiş olacağını düşünürdüm, hiç bir şey yapmak istemeceğim gibi ; "30 yaşımda şunu ne yapayım , ya da bunu?" gibi cümleler kurduğumu düşününce bu gün mezara girmem gerekirdi, diye düşünüyorum... Bu samimi bir itiraf tam 42 yaşındayım; "hiç göstermiyor olsamda, hatta üniversiteye gittiğimde hocaların beni ciddiye almadıkları gibi öğrenci sanmaları" bu gerçeği değiştirmiyor...Hayata yeni başladığım düşüncesi , bazende hiç yaşamamışım gibi bir duygu oluşuyor içimde... Bir kadın gençlik dönemde kendini çocuklarına adapte ettiğinden ,sanırım hayatın tadını 40'ndan sonra çıkarmaya başlıyor...Zamanı ve zamanı getirdiği yaşanmışlıkları ve yaşanması gerekenleri bir bir hesaplayıp, yavaş yavaş içine sindire
sindire tadına varıyor ve biliyor, bu gün bir daha geri gelmeyecek...Ölüme yaklaştıkça zaman daha bir değere biniyor ve yakaladığı hiç bir ânı kaçırmadan özüne hapsederek sıkı sıkıya kavrıyor mutlu olduğu her şeyi...Ve onu mutlu eden her şeye asılıyor hayat gibi, su gibi ve ekmek gibi... Sanırım 80 yaşında buruş buruş bir nine olduğumda, bende tv ye çıkan yaşlı ninener gibi;" aşk evliliği yapmak istiyorum" diyeceğimden korkuyorum..demek insanın sadece bedeni yaşlanıyor ve ruhu her daim genç kalıyor... m-jgan

Aşk

Son direncini kullanıp
bitirmiştin bayım
al diyordun bu benim yalnızlığım
ben ise çaresizliğimi masaya koydum
ikisinin ortası aşktı
Almadın bayım
Ne de ben yanaştım
Aşk bir diyalektikti Savaşın ortasında öpüşmek gibi
Yasak bölgede mayına basmak
Kavganın sonunda sarılırken
Mızrağın ucuna saplanmak
Ben terk etmedim bölgemi
Güvenliydi
Sende yanaşma bayım....
m-jgan.

25 Şubat 2012 Cumartesi

Yalnız

Hem yalnızsın hem kalabalık,
düş sokağında hayaller prensi!
< korka korka hem kaçıyorsun
hem vuruluyorsun cephede....
sevdim deme,
sevmenin yüzyıllık ömrü yok
yandım derken
sırılsıklam aşığım deme..
. Sen herkesin sevdiği
ve hiç sevmediği!
Bu denli uzakken gönülden
yanındayım deme!
m-jgan...

20 Şubat 2012 Pazartesi

uçurum

Biliyorum; bir uçurumun başındasın ve kendinle beraber benide tutuyorsun, kendi ayağın kaydığında beraber düşeceğiz.Tek başına ölemeyecek kadar korkaksın çünkü. m-jgan.

19 Şubat 2012 Pazar

Ya kendimi?

Ya kendimi öldüreceğim, yada seni! dedi kadın. Çıkmaz sokağın ve mutsuzluğun her gün öldüren yanına katlanamayan o bakışlar son derece ciddiydi, adam ürkmüştü bakışları çekimser korkak bir avın donuk bakışlarıydı.O güne dek mutlu gibi görünüp sadece uyum sağlamış ve gıkı çıkmamıştı.Keşke ayrılırım yada giderim olsaydı kadının son sözü.
Adam o ana kadar idare ettiğini düşünüyordu hiç çuvallamadan, şimdi ise hasta bakışların mutsuzluğuna bakıyordu, sinmiş ve eriyip bir kavanozun içinde kaybolmuştu adeta.Kadın ağlamıyordu keşke ağlasaydı ve bağırsaydı eskisi gibi, donuk bakışları keskin ve korkusuzdu
. -Neden? diye sordu;
-Kurtulmak için, senden ve kendimden!
Adam verdiği bu karmaşık bencil tek taraflı mutluluğun zindanına atılmış kadına bakıp özür dilemek istese bile o bakışlar vahşi bir hayvanın avına çevrilmiş adi bakışlardı, ve öldürmek isteyen hayvanın acımasız ve soğuk tavrından ürkmüştü.
Adam mutluydu nede olsa evde çocuklarına bakan evi çeviren bir kadın vardı, ayrıca dışarda yaşadığı ayrı bir dünyası, sevdadan ve heyecandan eksik kalmayan tarafı hayatı başkalaştıran arada kaçamakları, içki içtiği ve gezdiği arkadaşları.Kadının yaşadığı yalnızlığı ve mutsuzluğu o ana kadar düşünmemiş olması ve bunun farkında olmaması ölümle sonuçlanmış ve birini öldürmüştü muhtemelen. Kadın karşısında duruyor sadece nefret ve intikam duygusuyla ona bakıyordu...Aslında bir ölüydü ve;konuşuyor ve şunları söylüyordu; -Ya kendimi öldürece< ğim, ya da seni!

13 Şubat 2012 Pazartesi

Yaramaz çocuk

Sapsarı saçları ve anlamlı bakışlarıyla yediden yetmişe herkesin kalbinde taht kuran zeki sevimli ve yaramaz bir çocuktu, Murat.
Balkonda mandallarla oynamaya bayılırdı, bir gün ben çamaşır asıyorum telaşla geldi ve; -Ne yaptııııın? en iyi adamımı asmışsın! mandallardan bir tanesi kocamandı ve onun en iyi adamıymış. Yine bir gün bakkala gidiyoruz , birden bir kedi gördü ve tekmeyi vurdu kediye, ben; -Murat ne yaptın, yazık değilmi kediye, dememle şöyle bir kediye bir bana baktı ve; -Ama o köpek olsaydı seni ısıracaktıııı.
Dayısı şokellasını yerken birden yaklaştı ve şokellayı alıp; -kapağını kapatıyımda gazı gazı kaçmasın! dedi.
Sıradan bir çocuk değildi, çok farklıydı nitekim çocukken yaptığı yaramazlıklar biraz büyüdüğünde sıkıntı olmaya başlamıştı bana, her gün ayrı bir internet kafeden bulup getiriyorum, okuldan kaçıyor başetmek mümkün değildi Muratla.
Her gün okuldan çağırıyorlar, yalvar yakar affetmelerini istiyorum, bazende" anneside küçükmüş ondan takmıyo herhalde "diyorlar, acıyorlar bana.başı beladan kurtulmuyor bir türlü, ya öğretmenlerden birine komik klip yapıyor bilgisarda yutup'a veriyor, mahkemelik oluyor ben yine etmeyin eğlemeyin diye yalvar yakar yine kurtarıyorum durumu.İki kez disiplinde kurtardım ve en son artık cezayı verecekleri sırada müdürün sayesinde okuldan alıp koleje vererek kurtardım durumu.
Kolejde iki yıl herkesi canından bezdirdi, artık diyordum ki adam olmaz bu çocuk, hatta ortaokul öğretmenleri bazen beni görüp" ondan bir şey olmaz" diyordu,üzülüyordum tabi ve haline bıraktım uzun bir süre hiç karışmadım
. Lise 3.sınıfda okul toplantısına gitmiştim, ilk ara karneler dağıtıldı, niye yalan söyleyim uzun süre, "bu Muratın karnesimi?" diye baktım karneye.hemen hemen hepsi 5'di! sıra Murata gelince durumu hakkında öğretmenlerin söyledikleri inanılır gibi değildi.sanki kankasından bahsediyor, ne kadar asil ve başarılı olduğunu anlatıyor, ben hemen adapte oldum tabi bu duruma, nede olsa insan iyi şeylere çabuk alışıyor.
Murat bu gün Bilgisayar Mühendisliğinde okuyan, ağır başlı sakin ve yaşına göre oldukça olgun, hiç kötü alışkanlığı olmayan bir genç.. Aslında çocukları hemen yargılamamak gerek, panik olmamalıyız garip davrandıklarında, istediğimiz gibi olmadıklarında.Bunun belli bir süresi var ve kişilikleri oturduğunda çok farklı olabiliyorlar, bazende çok uslu bir çocuk sonradan zıvanadan çıkabiliyor... m-jgan/

12 Şubat 2012 Pazar

Hayta tevfik

Sınıfın en çalışkan öğrencileriydi. Zehir gibi zekalarıyla öğretmenleri bile şaşırtan, sevimli iki afacan, karakterleriyle ruh ikiziydi sanki.Aile durumları maddi olanaklara sahip değildi ve belki her anne ve babanın;"onlar nasıl okuyor ne paraları var nede babaları?"dediği türden dalgacı mahmutlardı kimseyi cidiye almaz, bir sardılarmı makaraya, ellerinden ve dillerinden kurtulmak imkansızdı.Onlar birbiri çok severdi ama birbirlerinin anneleri öyle demezdi," haytadan başka bir şey değildi" onlar için!
Bir gün duyduk bisiklet çalmışlar ve günlerce saklı saklı binmişler bisiklete.Eee ne de olsa bir çocuğun en çok sahip olamak istediği bir şeydi ve bakmışlar sahip olacakları da yok en güzeli çalmak diye düşünüp yürütmüşler bisikleti.Anne; -Hayta tevfik! o yaptı kesin!
Oysa ikisinin başının altından çıkan bir durum anneye göre kendi çocuğuna mal edilemez bir durumdu.her anne kendi çocuğuna toz kondurmaz nede olsa.Hayta tevfik, evlerinden çıkmazdı ve anneyi sinir ederdi, yer içer dalga geçer ve çeker giderdi.
Bu gün Hayta tevfik çok başarılı bir pisikolog, Yıllarca Amerikada mastır yaptı şu an yayınlanmış bir kitabı var.Diğer çocuk ise matematik öğretmeni, Oddü'yü bitirdi.
Bir gün gelmiş Hayta tevfik, şık giyimli ve son derece parlak görüntüsüyle anne tanımamış, elinde tatlı dondurma ve bir sürü yiyecekle kapıda belirmiş;
-beni tanıdınmı teyze?Hayta tevfik(tabi bunu söylerken gülüyor) Anne şaşırmış ve sarılmış yok canım niye hayta olasın! -hakkını helal et , az yemedim ekmeğini, ne günlerdi ben seni annem gibi severdim.demiş anne ağlamış;
-Helal olsun bende seni çok severdim.Hem kim demiş hayta Tevfik diye ben valla söylemedim.Tevfik daha bir gülmeye başlamış; -Hadi hadi hep hayta Tevfik derdin ama biz ciddiye almaz arkandan gülerdik deyip ellerine sarılmış...

10 Şubat 2012 Cuma

Çırak

Kızılayın ortasında, en lüks mağazalardan biriydi soysal pasajı o yıllarda.Sanatçıların ve sosyetenin alışveriş yaptığı Çiğdem mağazası.Ben çiğdem mağazasında satış temsilciliğine 12 yaşımda başladım.sahibi rahmetli babamımda patronuydu, değinmeden edemeyeceğim bana Müjgan isminide koyan o dur.
Annem beni gözünün arkada kalmaması için vermişti Rıza amcanın yanına.Kendisi çalışıyordu ve korkuyordu ne de olsa başıma birşeyin gelmesinden, çokta mantıklı ve isabetli bir karardı, hayatım boyunca kendime olan güvenimin ve sosyalleşmemin üzerimdeki etkileri çalışma hayatımla ilgili.
Küçük Ayşe aşşa, küçük ayşe yukarı! evet ismim küçük ayşeydi.Bana ıvır zıvır işleri yaptırırlar toptancıya filan gönderirlerdi.
Eeee bende çocuktum nede olsa! toptancıdan saatler sonra gelirdim, simit yerdim(çok severdim) asansörlerde oyananırdım, bin kere inip çıkmaya bayılırdım , toptancılarda oturup çay içerdim, kirtasiyeye uğrardım.Nadire teyze Rıza amcanın eşi, kızardı bazen aylak aylak dolaştığıma, bazende birşey demezdi halime bırakırdı.
Öğlen saatlerinde o yıllarda bir saat yemek molası vardı ve tüm dükkanlar kapanmak zorundaydı, zabıta ceza keserdi nitekim.Ben bu saatlerde koşarak simit almaya giderdim çoğu kez, yine dolanırdım kendi halimde
. Bir gün, öğlen saatinde sabahlıkların arasında uyumuş kalmışım, kimse fark etmemiş saatler geçince anlamışlar , küçük ayşe nerde diye herkes birbirine sormuş ve tüm elemanlar beni aramaya çıkmış.Ben birden Nadire teyzenin avaz avaz bağırmasına uyandım;
-Haticeee , küçük Ayşeyi bulmadan gelme buraya! ve sabahlıkların arasından çıktım, herkes şaşkın hortlak görmüş gibi bana bakıyordu tabi bende onlara.Birden bir kahkaha koptu mağazada, ben ne olduğunu anlamaya çalışırken; -Yahu sabahtan beri seni arıyoruz şekerim!
Ben; -Öğlen tatili bittimi? dememle bir kahkaha daha koptu , kimse gülmesine engel olmamıyordu, tabi bende gülüyordum ama onlara...
m-jgan/anılar...