23 Eylül 2011 Cuma

Kaçak

Zalimdi;
başı bulutlarda gezer, acımazdı kendine bile.hayatı dolu dizgin, üst üste dizilmiş titrek taşlarla örülü ve her an sallantıda.

Ben küçük bir kızdım, onu severdim o ise yalnızca beni severdi, yalnız beni,Başkalarına soracak olsam ciğeri beş para etmezdi sanırım ama benim için dünyayı ters yüz edebilirdi.

Bizde kaldığı günlerin ardından bir gün, farklı bir şey oldu; gidiyordu! ben ise ağlıyordum, vedalaşmaya filan çalıştı,ama ben elini bırakmıyordum.Birden "hadi sende gel" dedi, hiç terettüt etmedim, annemin kızacağını bile düşünmeden bindim otobüse, beni daha önce hiç görmediğim bir köye götürdü; Kendisi çekip gitti, sebebini bilmiyordum.

Emaneti büyüktü, yani ben!Annesi kardeşleri ve köydeki herkes beni başına taç etmişti, bununda sebebini fazla bilmiyorum.Köy fakirdi, çay şekerini bile sandıkta saklıyorlar, misafirlere ve sadece bana çay ikram ediliyordu.Sedir kilim ve ekmek pişirilen tandırdan ibaretti ev.Mutlu insanlardı hiç kavgaya tanık olmadım ve her zaman hayran kaldım tanrı misafirine gösterdikleri alakaya.Ben her zaman abi dediğim bir adamla gezerdim, onun kardeşiydi. Tarlada geçerdi tüm günümüz ilk şöförlük deneyimim traktör olmuştu ve en sevdiğim şeydi.Ben traktörün başında abi yanımda beraber tarlayı sürerdik, öğlen olunca taze salatalık, köy peyniri ve domates'ti yiyeceğimiz.Akşam eve dönerken en sevdiğim şey traktör sürmek ve çağıl çağıl akan dereden geçmekti.Bazen bir düzine erkek çocuğu bana laf atardı, o köy için fazla güzeldim.

Ben annemi özleyene değin günler böyle sürüp gitti.


Bir sabah o geldi.(yıllar sonra bir kaçak olduğunu anlamıştım)Kollarını açmış bana bakıyordu bir süre donup kaldım sonra deli gibi koşup kollarına atladım, yemyeşil gözleriyle bana bakıyor bir taraftan "seni deli kız özlettin kendini" diye şakalar yapıyordu, bir sürü hediye vardı elinde ama en güzel hediye kendisiydi.

Bir gece yola çıktık sasatlerce yürüdük canım sıkılmıyordu, konuşacak bir sürü şey buluyordum, her bakkaldan ne istersem alıyor, ne anlatsam gülümseyerek dinliyordu.Ben çok konuşurdum cırcır böceklerinden bir farkım yoktu, o beni sabırla dinler her seferinde ilginç bir şey anlatıyormuşum gibi dikkat kesilirdi, belkide bunun için severdim onu. Toprak ve tezek kokan bir eve geldik, sanırım teyzesi filandı, geceyi o evde geçirdik, ertesi sabah yine yola koyulduk.Ben zıplaya zıplaya yürüyordum, bazen"bak diyordum tek ayak yürüyebiliyom" Bazende, eteğimi kendi etrafımda döndürüp ilginç bir şeymiş gibi o na gösteriyordum.Hele sorduğum o saçma sorulara nasıl katlanıyordu ve sabırla cevap veriyordu; üstün güçleri vardı sanırım.Otoyola geldiğimizde en azından arabaların sesi bana sıcak ve güzel gelmişti.Saatlerce bekledikten sonra nihayet bir otobüs geldi ve bindik.Yolculuğu oldum olası severim, hiç sıkılmadım, hem nasıl olsa o vardı.

Şehir merkezine geldiğimizde birden teyzemlerin evine doğru geldiğimizi anladım bence tesadüf değildi."Bak dedi nereye geldik" teyzemin evini gösterdim çığlık çığlığa."hadi sen teyzene git şimdi, ben seni işim bitince almaya gelirim" dedi ve ben inandım, her zaman oyunlara kandığım gibi. Doğruyu söyleseydi asla inmezdim, kandırmıştı beni ardında bir umut bırakarak, aslında hiç gelmeyecekti ama ben yıllarca o nu bekleycektim.

4 yorum:

  1. Cok güzel ama sonunda "kurgudur" diye yazmak bence pek gerekmez.

    YanıtlaSil
  2. size hak verdim ve kaldırdım.aslında gerçek hayattan alıntı, biraz değiştirdim o kadar.teşekkürkler bu tür eleştirileri seviyorum.

    YanıtlaSil
  3. Teyze'cimmm, müthişsin... Gerçi biraz gecikmeli yakaladım yazıyı heralde... Değişim öncesi bir kısım var galiba... Neyse... böylesi harika olmuş... Tek dikkatimi çeken; bütün kahramanların isimlerinin gizli olmasına karşın "Necip abi" isminin açık olması... Bu da gizlenebilirse, 10 üzerinden 10'luk bir yazı...

    YanıtlaSil
  4. Bunu değerlendirip düzelteceğim oğuzcum saol,

    YanıtlaSil